Yeni araştırma: Kanser riski doğmadan belirlenebilir

Araştırmacılar, epigenetik mekanizmalar üzerinde çalışarak, genlerin nasıl programlandığını ve bu süreçlerin kanser riskini nasıl etkilediğini inceledi. Özellikle TRIM28 proteini, genlerin açılıp kapanmasını kontrol eden bir epigenetik faktör olarak dikkat çekti.

Çalışmada genetik olarak modifiye edilmiş fareler kullanıldı ve bu farelerde iki farklı epigenetik durum tespit edildi. Bu gen programlama modellerinin gücü, farelerin ilerleyen yaşlarda kansere yakalanma riskini doğrudan etkiledi.

Araştırmacılar, genetik olarak aynı olan farelerin bile farklı gelişim süreçlerinden geçebildiğini ve bunun kanser riskini değiştirdiğini vurguladı. Ancak, bu epigenetik değişikliklere neyin neden olduğu henüz kesin olarak bilinmiyor.

Araştırma, sadece kanser riskinin değil, aynı zamanda hangi tür kanserin gelişeceğinin de epigenetik durumla bağlantılı olduğunu ortaya koydu.

  • Düşük riskli epigenetik durumda gelişen kanserler daha çok lösemi veya lenfoma gibi sıvı tümörler oldu.
  • Yüksek riskli epigenetik durumda ise akciğer veya prostat kanseri gibi katı tümörler daha sık görüldü.

Bu bulgu, epigenetik mekanizmaların kanserin türünü de etkileyebileceğini gösteriyor.

Araştırmacılar, bu epigenetik farklılıkların rastgele mi oluştuğu, yoksa dış etkenlerden mi kaynaklandığı konusunda kesin bir sonuca ulaşamadı. Ancak, daha önce yapılan bazı çalışmalar, anne karnında alkol veya toksinlere maruz kalmanın ilerleyen yaşlarda kanser riskini artırabileceğini göstermişti.

Van Andel Enstitüsü Epigenetik Merkezi Direktörü J. Andrew Pospisilik, “Çoğu kanserin genetik mutasyonlarla bağlantılı olduğu düşünülüyor ve bu yüzden gelişim sürecinin kanser riskini nasıl şekillendirdiğine pek odaklanılmadı. Ancak bu araştırma bu anlayışı değiştiriyor” dedi.

Bu yeni bulgular, kanserin temel nedenlerine dair yepyeni bir araştırma alanı açabilir. Epigenetik mekanizmaların daha iyi anlaşılması, kanser teşhisi ve tedavisinde yeni yaklaşımlar geliştirilmesine yardımcı olabilir.

Van Andel Enstitüsü’nden Ilaria Panzeri, “Herkesin kansere yakalanma ihtimali farklıdır, ancak bunu yalnızca ‘kötü şans’ olarak değerlendiremeyiz” dedi. “Kötü şansı tedavi edemezsiniz, ancak epigenetik mekanizmaları hedef alarak kanser tedavisi geliştirebilirsiniz.”

Related Posts

Sağlık Bakanlığı’nın yeni düzenlemesi “tetkik kısıtlaması” getirdi: TTB’den “Hekim bağımsızlığına darbe!” tepkisi geldi!

“Hangi branştan olursa olsun bütünlüklü bir değerlendirme yapmak her hekimin hem görevi hem sorumluluğudur”

Yabancılar aile hekiminden hizmet alabilir mi? Aile Hekimliği düzenlemesinin detayları

Aile Hekimliği Kanunu’nda yapılan yeni düzenlemeye göre; aile hekimleri, hafta sonları ve genel tatil günlerinde akupunktur ve fitoterapi hizmeti verebilecek, her basamakta ücretli olan ‘özel amaçlı raporlar’ aile sağlığı merkezlerinden daha az ücret ödenerek alınabilecek. Peki yabancılar aile hekiminden hizmet alabilir mi? İşte yeni düzenlemenin detayları.

Erken tanı umut veriyor: Belirtiler 5 yaşında kaybolabilir

Antalya Bilim Üniversitesi’nden Prof. Dr. Serhat Nasıroğlu’nun 1465 çocuk üzerinde yaptığı araştırmaya göre, otizmde erken tanı ve yoğun eğitim, çocukların tanıyı tamamen kaybetme şansını artırıyor. Tanıyı kaybeden çocukların teşhis yaşı ortalama 2,4; tanıyı bırakma yaşı ise 5,5.

Sosyal hayatı mahveden hastalık: Balık Kokusu Sendromu

Prof. Dr. Zeynep Ocak, “Balık kokusu sendromu sosyal hayatı bitiriyor, kişinin dışlanmasına ve yalnızlaşmasına neden oluyor” dedi.

Gençleşme vaadiyle gelen büyük tehlike! Hormonları mahvediyor, sakın yüze sürmeyin

Sosyal medyada yaygınlaşan tehlikeli bir güzellik trendi, kadın sağlığını riske atıyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Mehmet Bekir Şen, östrojen içerikli vajinal kremlerin yüz bölgesine uygulanmasının ciddi hormonal dengesizliklere ve uzun vadede kanser riskine yol açabileceği konusunda uyarıyor.

Görülme yaşı 15’e kadar düştü! Ani ve zorlayıcı hareket sonrasında başlıyorsa dikkat

Bel fıtığının katlanarak arttığını söyleyen Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Ferda Özdemir, son yıllarda ise gençler arasında daha sık görüldüğüne dikkat çekti.